Halk kütüphanelerini meşru bir vatandaşlık hakkı olarak görüyoruz.
- We consider public libraries a legitimate citizen's right.
Bu keşif araştırma yapmak için bent kapaklarını açtı ve soruşturmanın meşru alanı olarak disiplin kurulmasına neden oldu.
- This discovery opened up the floodgates to research and led to the establishment of the discipline as a legitimate field of inquiry.
Onların yasal sıkıntıları var.
- They have legitimate gripes.
Haklı bir sebep söylemezsen seni boşamayacağım.
- I won't divorce you unless you give me a legitimate reason.
... like part of a legitimate, artistic adventure that allows you to assemble your influences ...
... greater role in what you think of as legitimate news ...