Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- He was late as usual.
Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry I'm so late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry to be late.
Tom geç kalan tek kişiydi.
- Tom was the only one who was late.
Bu iş yerinde, geç kalanlar için sert ve hızlı kurallar var.
- The company has hard and fast rules against lateness.
Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.
- Spring has come later this year compared with last year.
Geçen sene kardeşim okula her gün geç kalırdı.
- Last year, my brother was late for school every day.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.
- Hurry up, or you will be late for the last train.
O, o kadar geç olmasına şaşırdı.
- She was surprised that it was that late.
Derhal başlayalım; zaten geç oldu.
- Let's start at once; it's already late.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- She came late as usual.
Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
- As usual, the physics teacher was late for class.
Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
- What do you think of the way Tom has been behaving lately?
Tom amacının geç kalmak olmadığını söyledi.
- Tom said that he didn't mean to be late.
Tom'un niyeti o kadar geç kalmak değildi.
- Tom didn't mean to be so late.
Tom daha sonra ölü ilan edildi.
- Tom was later pronounced dead.
Herkes er ya da geç ölür.
- Everyone dies sooner or later.
Rahmetli arkadaşımın kızı Babamın ruhu için dua edeceğim. dedi.
- My late friend's daughter said, I will pray for my father's soul.
Maria'nın rahmetli kocası bir kemancıydı.
- Maria's late husband was a violinist.
Gecikmek istemiyoruz.
- We don't want to be late.
Gecikmek istemiyorum.
- I don't want to be late.
Gecikme ücreti ne kadar?
- How much is the late fee?
Gecikmesine bir bahane uydurdu.
- He invented an excuse for being late.
Son zamanlarda yeni yazı türü kullanmayı seviyorum.
- I like to use the new font lately.
Birkaç gün sonra, Tom yeni bir iş buldu.
- A few days later, Tom found a new job.
Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.
- The research institute was established in the late 1960s.
Tom otuzlu yaşların sonlarında bir yerde görünüyordu.
- Tom looked like he was somewhere in his late thirties.
Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- This former child actor later became a drug addict.
Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
- Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
Son zamanlarda eve erken geliyorsun, değil mi?
- You've been coming home early lately, haven't you?
Erken kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
- Get up early, else you'll be late for school.
Lancaster bore him -- such a little town, / Such a great man. It doesn't see him often / Of late years, though he keeps the old homestead / And sends the children down there with their mother.
At about 11 pm one night in Corporation Street my watch were on van patrol and Yellow Watch were on lates as usual.
... And when she was diagnosed with breast cancer, it was too late, and she just recently passed ...
... And now I think Guardian has arrived late on the scene but ...