to jump, fall, descend, etc. using such a device

listen to the pronunciation of to jump, fall, descend, etc. using such a device
English - Turkish

Definition of to jump, fall, descend, etc. using such a device in English Turkish dictionary

parachute
{i} paraşüt

Tom'un paraşütü açılmadı. - Tom's parachute didn't open.

Tom ve Mary birlikte Pulpit Rock'tan paraşütle atladılar. Kısa ama büyülü bir deneyimdi. - Tom and Mary have jumped together from Pulpit Rock with a parachute. It was a short but magical experience.

parachute
parachutist i
parachute
(isim) paraşüt
parachute
{f} paraşütle süzülmek
parachute
{f} paraşütle indirmek
parachute
paraşütle atla

O gençken Valentina paraşütle atlamayla ilgilenmeye başladı. - Valentina became interested in parachute jumping when she was young.

O bir paraşütle atlama yapacaktı ama o son dakikada panikledi. - He was going to do a parachute jump, but he panicked at the last minute.

parachute
paraşütçü
parachute
(Askeri) PARAŞÜT: Hava mukavemetinden faydalanma esasına göre yapılan ve bağlı bulunduğu cisimlerin düşüş hızını azaltan, şemsiye biçiminde bir cihaz. Bu cihaz; insanların ve malzemenin havadan arızasız olarak yere inmesini temin için kullanılır. Bir paraşüt başlıca kubbe (canopy), paraşüt ipleri (shroud lines), paraşüt bohçası (pack), kolon (harness) ve paraşüt açma ipi (trip cord) gibi parçalardan mürekkeptir
parachute
{f} paraşütle atlamak
English - English
parachute
to jump, fall, descend, etc. using such a device
Favorites