to join; to connect; to unite; to combine

listen to the pronunciation of to join; to connect; to unite; to combine
English - Turkish

Definition of to join; to connect; to unite; to combine in English Turkish dictionary

joint
{s} müşterek
joint
fisur
joint
lokanta

Tom'un hamburger lokantasında yarım zamanlı bir işi var. - Tom has a part-time job at a burger joint.

Tom bir fast food lokantasında çalışıyor. - Tom works in a fast food joint.

joint
(Anatomi) oynak
joint
mağaza

Biz mağazayı birlikte çalıştırıyoruz. - We run the store jointly.

joint
birleşik
joint
ucuz/adi eğlence yeri
joint
bağlantı
joint
batakhane
joint
jointstock companyanonim şirket jointlymüştereken
joint
{i} (Botanik) düğüm, boğum
joint
çatlak
joint
bitişmiş
joint
{f} bitiştirmek
joint
(Askeri) MÜŞTEREK: Müşterek kullanılan malzeme terimlerinden birine ön takı olarak alındığı zaman, bu terime ait tarif Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri ve Deniz Piyade Sınıfına ait miktarlar toplamını içine alacak genişlikte bir ifade kazanır
joint
{i} (Anatomi) eklem, mafsal
joint
(fiil) birleştirmek, bitiştirmek, eklemek
joint
batakhane/et/ek/eklem
English - English
joint

Jointing their force 'gainst Cæsar. - William Shakespeare.

to join; to connect; to unite; to combine
Favorites