Tom her şeyin iyi gideceğinden oldukça emin.
- Tom is pretty sure everything will go well.
Bir şeye odaklan ve onu iyi yap.
- Focus on one thing and do it well.
Dediklerine göre ev sahibinin zamanında hali vakti yerindeymiş.
- They say the landlord used to be well off.
O günlerde ailemin hali vakti yerindeydi.
- My family was well off in those days.
Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur.
- Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults.
Pekala, bunu sen yapmadıysan, öyleyse kim yaptı?
- Well, if you didn't do it, then who did?
Ellerinizi iyice yıkayın
- Wash your hands well.
Tom ofiste olanların iyice farkında.
- Tom is well aware of what is going on at the office.
Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
- I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
- The company, wholly owned by NTT, is doing well.
O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
- He has been well off since he started this job.
Tom hâlâ iyi durumda.
- Tom is still doing well.
Peki, belirsizliğin ekonomik faturası ne olacak?
- Well, what about the economic price to be paid due to uncertainty?
Peki, bunu söylemek aptalca bir şeydi.
- Well, that was a stupid thing to say.