O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
- He pressed me to stay a little longer.
Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
- Several politicians exerted strong pressure on the committee.
Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.
- Press this button to start the machine.
O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
- He has to have his blood pressure taken every day.
Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
Kan basıncı sabitlenemez.
- The blood pressure can't be determined.
Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
- She pressed her lips firmly together.
Kolun üstüne bastırınız.
- Press down on the lever.