Bu top o çocuğun servetidir.
- This ball is that boy's treasure.
Tom kağıdı bir top gibi kırıştırdı ve odanın içinde fırlattı.
- Tom crushed the sheet of paper up into a ball and threw it across the room.
Yarın muhtemelen top oyununa gideceğiz.
- We'll likely go to the ball game tomorrow.
Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.
- Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo.
Top, yolun karşısına yuvarlandı.
- The ball rolled across the road.
Top yerde bana doğru yuvarlandı.
- The ball rolled on the ground towards me.