to happen, to present itself

listen to the pronunciation of to happen, to present itself
English - Turkish

Definition of to happen, to present itself in English Turkish dictionary

offer
{f} teklif etmek

O, polise para teklif etmek nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı. - He was jailed for offering money to the police.

Sana bir iş teklif etmek istiyorum. - I'd like to offer you a job.

offer
{i} arz

Onun şirketi halka arz hisse sattığında Tom milyarder oldu. - Tom became a billionaire when his company sold shares in an initial public offering.

offer
{i} adak
offer
(Ticaret) oferto
offer
peşkeş
offer
beğeniye sunmak
offer
fiyat teklifi
offer
{i} satışa çıkarma
offer
(fiil) teklif etmek, sunmak, ikram etmek, vermek, arzetmek, bildirmek, açmak (savaş), ortaya çıkmak, adamak
offer
gözükmek
offer
{f} ikram etmek, sunmak
offer
{i} sunma

Tom herhangi bir açıklama sunmadı. - Tom didn't offer any explanation.

Bu okul İngilizce, Fransızca ve İspanyolca kursları sunmaktadır. - This school offers English, French and Spanish courses.

offer
{i} fiyat

Mağaza yakında kapanıyor ve her şeyi yarı fiyata sunuyor. - The store is closing soon and is offering everything at half price.

Biz rekabetçi fiyatlandırma öneriyoruz. - We offer competitive pricing.

offer
{f} ortaya çıkmak
offer
{f} ikram etmek
offer
offer resistance karşı koymak
offer
{f} vermek, sağlamak
offer
{f} arzetmek
offer
{f} adamak
English - English
offer

The opportunity, however, did not offer till next morning, for Phoebe did not come to bed till long after I was gone to sleep.

to happen, to present itself
Favorites