Sana bir uyarıda bulunmak için seninle görüşmek zorunda kaldım.
- I had to see you to give you a warning.
Biz herkesi tehlikeyle ilgili uyarmak için bağırdık.
- We shouted in order to warn everyone of the danger.
Fakat onun uyarısını ihmal edemem.
- I cannot, however, neglect his warning.
Tom'u uyarmak zorundasın.
- You've got to warn Tom.
Seni uyarmak istedim.
- I wanted to warn you.
then Iames Cephas and Iohn agreed with vs that we shuld preache amonge the Hethen and they amonge the Iewes: warnynge only that we shulde remember the poore.