Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
- The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
- The president was forced to return to Washington.
Kitabı bugün kütüphaneye iade etmek zorundayım.
- I have to return this book to the library today.
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
- I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
Onu son kez aradığımda, bana İtalya'ya geri dönmek istediğini söyledi.
- The last time I called her she told me that she wants to get back to Italy.
Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
- Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
- Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
Sana geri dönmek zorunda kalacağım.
- I'll have to get back to you.
Geri gelmekten çok memnundum.
- I was very glad to get back.
O onun aşkını geri çevirmedi.
- He did not return her love.
Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
- Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
Keşke tekrar çocukluğuma geri dönsem.
- I wish I'd get back to my childhood again.
Geri almaktan çok memnun oldum.
- I was very glad to get back.
Karşılık olarak ne yapmak zorundayım?
- What do I have to do in return?
Tom karşılık olarak ne bekliyor?
- What does Tom expect in return?
When I get back from holiday, I expect the house to be tidy.
I lent her my guitar over the Christmas holidays, and will get it back when the term starts.
... that cortisol to get back to a healthy state. ...
... he supported it? He said, “I'll get back to you.†And that's not the kind of advocacy ...