O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
- He came bearing a large bunch of flowers.
Tom silahını garajdaki bir demet yağlı paçavranın altına sakladı.
- Tom hid the gun under a bunch of oily rags in his garage.
Markette meyve için üç elma ve iki salkım üzüm aldım.
- I bought three apples and two bunches of grapes for dessert at the market.
Üzümler salkımla yetişir.
- Grapes grow in bunches.
Ikinci el araba satıcısı adamlar tanınmış bir çetedir.
- Used car salesmen are a disreputable bunch.