Tom galibiyet golünü attı.
- Tom scored the winning goal.
Eder galibiyet golünü attı.
- Eder scored the winning goal.
Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
- If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
Amerikalı generaller kolay bir zafer kazanabileceklerine inanıyorlardı.
- American generals believed they could win an easy victory.
O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
- That team has little, if any, chance of winning.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.
Her kazanan sonunda başarısız olur.
- Every win fails eventually.
Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.
- Thus he succeeded in winning her heart.
Sıra beyazda ve kazandı.
- White to play and win.
Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
- If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
- Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
- To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.