O, kazaya tanıklık etti.
- He witnessed the accident.
O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
- She witnessed him being killed.
Aslında trafik kazasına şahit olmadım.
- Actually, I did not witness the traffic accident.
Esperantistlerin ve Yehova Şahitlerinin yaklaşımları arasındaki herhangi bir farklılık görmüyorum.
- I don't see any differences between the approaches of Esperantists and of Jehovah's Witnesses.
Tek tanığımız tanıklık yapmayı reddediyor.
- Our only witness is refusing to testify.
Biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz; sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz.
- We speak that we do know, and testify that we have seen; and ye receive not our witness.
This certificate witnesses his presence on that day.