to fulfill

listen to the pronunciation of to fulfill
English - Turkish
yerine getirmek
{f} yerine getirmek

O, görevini yerine getirmek için sağlığını feda etti. - He sacrificed his health to fulfill his duty.

Öğretmenim emellerimi yerine getirmek için beni teşvik etti. - My teacher encouraged me to fulfill my ambitions.

carry out
yerine getirmek

Sözlerinizi yerine getirmek için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız. - You should do your best to carry out your promises.

carry out
uygulamak

Onun için planı uygulamak kolay. - It is easy for him to carry out the plan.

Askerler onların emirlerini uygulamak zorundadır. - Soldiers must carry out their orders.

carry out
yürütmek
carry out
gerçekleştirmek

O, planı gerçekleştirmek için bütün deneyimine başvurmak zorunda kaldı. - He had to call on all his experience to carry out the plan.

Ben bu planı gerçekleştirmek için kararlıyım. - I am determined to carry out this plan.

carry out
(Fiili Deyim ) 1- (planı) gerçekleştirmek , uygulamak 2- yerine getirmek
carry out
hayata geçirmek
fulfill
{f} karşılamak
fulfill
tamamlamak
carry out
gerçekleştir

Sözlerini gerçekleştirmelisin. - You should carry out your promises.

Onun teklifini gerçekleştirmelisin. - You should carry out his offer.

fulfill
{f} yerine getirmek, yapmak: fulfill an obligation bir görevi yerine getirmek
fulfill
{f} yapmak
carry out
ifa etmek
carry out
dışarıya taşımak
carry out
gerçeğe dönüştürmek
fulfill
ergi
fulfill
bitirmek
carry out
icra etmek
carry out
başarmak
carry out
bitirmek
fulfill
bkz.fulfil
fulfill
tamamla
carry out
yerine getirmek, gerçekten yapmak; uygulamak, tatbik etmek
carry out
yürütmek ( programı çalıştırmak )
carry out
(birini/bir şeyi) dışarıya taşımak
fulfill
ing fil nail olmak
fulfill
fulfillment nail olma
fulfill
yapma

İsteklerimden herhangi birini benim için yapmamanı istiyorum. - I ask you not to fulfill for me any of my requests.

Değişmez bir karar verdikten sonra, o, hayallerini gerçekleştirmek için planlar yapmaya başladı. - Having made an unwavering decision, he started to make plans to fulfill his dreams.

fulfill
{f} uygulamak
fulfill
yerine getirme

Koşulları yerine getirmede başarısız oldular. - They failed to fulfill the conditions.

Tom yükümlülüklerini yerine getirmedi. - Tom didn't fulfill his obligations.

fulfill
gerçekleştir/yap
fulfill
icra
fulfill
ifa
fulfill
{f} gidermek

Uyku ihtiyacını gidermek yerine ihmal edenler, sonrasında ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşacaklardır. - Those who ignore rather than fulfill their need for sleep will soon encounter serious effects on their health.

fulfill
tamamlama
to fulfil
(Hukuk) doldurmak
English - English
carry out

The Boy was going to the seaside to-morrow. Everything was arranged, and now it only remained to carry out the doctor's orders.

To fill up

My lady is positively fulfilled of grace.

To emotionally or artistically satisfy; to develop one's gifts to the fullest

This is the most fulfilling work I've ever done.

To accomplish or carry into effect, as an intention, promise, or prophecy, a desire, prayer, or requirement, etc
To satisfy, carry out, bring to completion (an obligation, a requirement, etc.)
To obey, follow, comply with (a rule, requirement etc.)
to complete by performance; to answer the requisitions of; to bring to pass, as a purpose or design; to effectuate
{f} gratify, satisfy; execute, realize, bring into being, make a reality; accomplish; complete (also fulfil)
To fill up; to make full or complete
To emotionally or artistically satisfy; to develop ones gifts to the fullest
fulfil the requirements or expectations of
put in effect; "carry out a task"; "execute the decision of the people"; "He actioned the operation"
fill or meet a want or need
to fulfill

    Hyphenation

    to ful·fill

    Turkish pronunciation

    tı fûlfîl

    Pronunciation

    /tə fo͝olˈfəl/ /tə fʊlˈfɪl/

    Videos

    ... he can fulfill his needs using only a tenth of a square mile of land. ...
Favorites