Tom bir bağımsız yazar.
- Tom is a freelance writer.
Hiç kimse gerçekten özgür değildir, çünkü bağımsızlıklarının kölesi olan insanlar var.
- Nobody is truly free, because there are people who are slaves of their independence.
Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
- America fancies itself the world's freest nation.
Yaşlılar, Usenet günlerinde internetin daha özgür olduğunu iddia edebilirler.
- Old-timers might argue the Internet was freest during the Usenet days.
Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir.
- Everyone has the right to freedom of peaceful assembly and association.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Eğer bedavaysa, alabildiğiniz kadar alın.
- If it's free, get as much as you can.
Bedavaya bir dil öğrenin.
- Learn a language for free.
Bu eşyalar vergiden muaf.
- These goods are free of tax.
Batı Berlin Sovyet kontrolünden muaf kalacaktı.
- West Berlin would remain free of Soviet control.
Gençken,birçok şeyi ücretsiz aldım.
- When I was young I got lots of things for free.
Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.
- The admission costs six euros but on Sundays it's free.
Yazılım seks gibidir: parasız olunca daha iyidir.
- Software is like sex: it's better when it's free.
Onu parasız alabilirsiniz.
- You may get it free of charge.
Ve biz beleş bir pizza aldık.
- And we got a free pizza.
Onu neredeyse beleşe aldım.
- I got it practically for free.
Pazar günleri asla boş değilim.
- I am never free on Sundays.
Cuma öğleden sonra boş musunuz?
- Are you free on Friday afternoon?
Küçük oğlan kendini polis memurundan kurtarmak için uğraştı.
- The little boy struggled to free himself from the policeman.
Tom kendini kurtarmak için mücadele etti.
- Tom struggled to free himself.
Tutuklu serbest bırakıldı.
- The prisoner was given his freedom.
Kendileri için çalışmak üzere serbest bırakıldılar.
- They were freed to work for themselves.
Onlar köleleri özgürleştirmek için savaşmazlardı.
- They would not fight to free the slaves.
Sığırlarının serbestçe başıboş gezinmelerine izin vermemeleri teşvik edildi.
- They were encouraged not to let their cattle roam freely.
Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.
- Emergency exits must be kept free of blockages for public safety.
Bu makineyi tozdan uzak tutmalısınız.
- You must keep this machine free from dust.
Masum bir adamı hapishaneye göndermek bir suçluyu serbest bırakmaktan daha kötüdür.
- It's worse to send an innocent man to prison than to let a criminal go free.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Sığırlarının serbestçe başıboş gezinmelerine izin vermemeleri teşvik edildi.
- They were encouraged not to let their cattle roam freely.
Bu eşyalar vergiden muaf.
- These goods are free of tax.
Kapım her zaman açık. İstediğin zaman ziyaret etmeye çekinme.
- My door is always open. Feel free to visit when you want.
Orada Akai onlara katılır ve bu bitiş çizgisinin önünde herkese açık bir yarışma olur.
- There Akai joins them and it becomes a free-for-all in front of the finish line.
Sami cezaevinde rahatça dolaşabilirdi.
- Sami could move freely around the prison.
Telefonu kullanabilir miyim? Lütfen rahat olun.
- May I use the phone? Please feel free.
The free group on three generators.
The drain was free.
z is the free variable in \forall x\exists y:xy=z.
Go sit on this chair, it's free.
Furthermore, the free anterior margin of the lobule is arched toward the lobe and is often involute.
OpenOffice.org is free software.
All drinks are free.
He was given free rein to do whatever he wanted.
a free man.
Whether deserved or not, the free gave Cresswell the chance to cover himself in glory with a shot on goal after the siren.
We had a wholesome, filling meal, free of meat.
I got this bike free.
... offering next day delivery why did I must give it free to everybody ...
... So we've developed an open source royalty free ...