Bunlar hoş çerçeveli iki resimdir.
- These are two pictures with a nice frame.
Onun küçük bir çerçevesi vardır.
- He has a small frame.
Makinenin iskeleti sert olmalı.
- The frame of the machine should be rigid.
Bütün iskelet demirden yapıldı.
- The whole framework was made of iron.
Bütün iskelet demirden yapıldı.
- The whole framework was made of iron.
Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- This is a picture frame made of plastic.
Ben resim için bir deri çerçeve satın aldım.
- I bought a leather frame for the picture.
Bunlar hoş çerçeveli iki resimdir.
- These are two pictures with a nice frame.
O kapı kasasının altında durdu.
- He stood under the door frame.
Kapı kasası çarpık ve kapı uygun şekilde kapanmayacak.
- The door frame is warped and the door won't close properly.
O, kamera görüntüsünü kare kare gözden geçirdi.
- He reviewed the footage frame by frame.
Ben program yaparken uygulama çatıları kullanmayı seviyorum, çünkü tekrarlamalı işlerde bana zaman kazandırırlar.
- I like to use frameworks when I program because they save me time on repetitive tasks.
Bob portreyi hoş bir çerçeve ile çerçeveledi fakat o tepetaklak olmuştu.
- Bob mounted the portrait in a fancy frame, but it was upside down.
Onlar pencere çerçevelerini sarıya boyadı.
- They painted the window frames yellow.
Onun ağır bir bedeni var.
- He has a heavy frame.
His starved flesh hung loosely on his once imposing frame.
Now that the frame is complete, we can start on the walls.
The painting was housed in a beautifully carved frame.
In this frame, it's easy to ask the question that the investigators missed.
The gun had obviously been placed in her car in an effort to frame her.
... While the statue's frame is iron, ...
... frame of mind frame of reference the person doing the buying ...