to foresee

listen to the pronunciation of to foresee
English - Turkish
önceden görmek
öngörmek

Bilimin amacı, çoğunlukla söylenildiği gibi, anlamak değil, öngörmektir. - The aim of science is, as has often been said, to foresee, not to understand.

provide
{f} sağlamak, temin etmek, tedarik etmek; getirmek: Oğuz provided the drinks. Meşrubatı Oğuz getirdi
foresee
{f} (fore.saw, --n) önceden görmek, önceden sezmek
provide
sağla

Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak. - The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.

O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip. - Young as he is, he has a large family to provide for.

provide
bulup vermek
provide
{f} karşılamak

O, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz çalışır. - He works day and night to provide for his family.

O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir. - He has a wife and two young children to provide for.

provide
provide for geçimini sağlamak
foresee
önceden sezmek
foresee
sezmek
foresee
ummak
foresee
tahmin etmek
foresee
hissi kablel vuku
previse
uyarmak
previse
ikaz etmek
provide
ihtiyatlı bulunmak
provide
provide against hazırlıklı bulunmak
provide
donatmak
foresee
önceden gör
foresee
önceden görmek
provide
sağlamak

Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir. - The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.

İhtiyacımız olan tüm parayı sağlamak için sana güveniyoruz. - We're banking on you to provide all the money we need.

provide
koşul olarak koymak
provide
{f} hazırlıklı olmak
foresee
{f} ileriyi görmek
provide
{f} temin etmek
provide
{f} koşul koymak
provide
{f} şart koşmak
provide
(fiil) sağlamak, karşılamak, temin etmek, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak
foresee
{f} geleceği görmek
foresee
önceden bilmek
foresee
önceden görmek ileriyi görmek
foresee
(Hukuk) ilerisini görmek
previse
önceden gör
English - English
provide
previse
To anticipate; to predict

I foresee in this, he says, the breaking up of our profession. The Lamplighter - Charles Dickens, 1838.

to discern beforehand
To provide
To see beforehand; to have prescience of; to foreknow
{f} predict, prophesy, foretell
act in advance of; deal with ahead of time
realize beforehand
If you foresee something, you expect and believe that it will happen. He did not foresee any problems He could never have foreseen that one day his books would sell in millions. = predict. to think or know that something is going to happen in the future predict
To have or exercise foresight
picture to oneself; imagine possible; "I cannot envision him as President"
to foresee

    Hyphenation

    to fore·see

    Turkish pronunciation

    tı fôrsi

    Pronunciation

    /tə fôrˈsē/ /tə fɔːrˈsiː/

    Etymology

    [ t&, tu, 'tü ] (preposition.) before 12th century. Middle English, from Old English tO; akin to Old High German zuo to, Latin donec as long as, until.
Favorites