Bazı insanlar tarlalarda çalışıyorlar.
- Some people are working in the fields.
Tarla kır çiçekleriyle dolu.
- The field is full of wild flowers.
Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.
- Hundreds of fields were submerged in the flood.
Tony yeşil alanlar ve küçük, sessiz köyler gördü.
- Tony saw green fields and small, quiet villages.
Kate şimdi sahada çalışıyor.
- Kate is running in the field now.
O bizim beyzbol sahamızdır.
- That is our baseball field.
Yaralı askerler savaş alanında bırakıldı.
- The wounded soldiers were left in the field.
O benim çalışma alanım değil.
- That is not my field of work.
Tom'un çalışma alanı hukuktur.
- Tom's field of study is law.
Siyah alaca sığır sürüsü İngiliz kırsalında bir tarlada otlar.
- A herd of friesian cattle graze in a field in British countryside.
Canım kırlarda dans etmek istiyor.
- I feel like dancing in the fields.
Onlar bir Amerikan sahra hastanesine tahliye ediliyorlar.
- They are evacuated to an American field hospital.
Bu yazar, birliklerle birlikte arazide birkaç yıl geçirdi
- This writer spent several years in the field with the troops.
Dünyada dağlar, ormanlar, tarım arazileri, hayvanlar ve insanlar vardır.
- Earth has mountains, forests, fields, animals and people.
Meralarda dolaşmayı severim.
- I like to roam about the fields.
O benim çalışma alanım değil.
- That is not my field of work.
Ana çalışma alanınız nedir?
- What's your major field of study?
Bilgisayarlar her yeri işgal etti.
- Computers have invaded every field.
İnek çayırda otluyor.
- The cow is grazing in the field.
soccer field.
The set of rational numbers, \mathbb{Q}, is the prototypical field.
gold field or goldfield.
He was an expert in the field of Chinese history.
She will field questions immediately after her presentation.
... you wind it? We did it on the high school football field. I put 22 miles of copper ...
... when America field a bowl team ...