Tom sahtekârlıktan suçlu.
- Tom is guilty of fraud.
Dünyada bir sürü sahtekar insan var.
- There are a lot of frauds on the world.
Dans edenler kemancıya ödemek zorundadır.
- They that dance must pay the fiddler.
Tom Mary kadar iyi keman çalabilmeyi istiyor.
- Tom wants to be able to play the fiddle as well as Mary does.
Tom Mary kadar iyi keman çalabilmeyi istiyor.
- Tom wants to be able to play the fiddle as well as Mary.
Tom Mary kadar iyi keman çalabilmeyi istiyor.
- Tom wants to be able to play the fiddle as well as Mary does.
Banker dolandırıcılık suçundan hapse girdi.
- The banker went to jail for fraud.
Akademik dolandırıcılık, çoğu insanın düşündüğünden muhtemelen daha yaygındır.
- Academic fraud is probably more common than most people think.
Tom, Batı medyasında yaygın bir biçimde seçim hilesiyle suçlandı.
- Tom was widely accused in the Western media of election fraud.
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
Tom, 419 dolandırıcılığı kurbanıydı.
- Tom was the victim of a 419 fraud.
Akademik dolandırıcılık, çoğu insanın düşündüğünden muhtemelen daha yaygındır.
- Academic fraud is probably more common than most people think.
Akademik sahtekarlık düşündüğünüzden daha yaygındır.
- Academic fraud is more common than you think.
Akademik sahtekarlık muhtemelen düşündüğünden daha yaygın olabilir.
- Academic fraud may be more common than you think.
That parameter setting is just a fiddle to make the lighting look right.
When I play it like this, it's a fiddle; when I play it like that, it's a violin.