O meseleleri daha karmaşık hale getirecek.
- That'll complicate matters more.
Fabrika birçok karmaşık makineleri kullanır.
- The factory uses many complicated machines.
Tüm bunlarla hayatımı zorlaştırmak istemiyorum!
- I don't want to complicate my life with all that!
Onun yokluğu konuyu zorlaştırmaktadır.
- His being absent complicates matters.
Ne zaman bu kadar çetrefilli oldu?
- When did it get so complicated?
The DA has made every effort to complicate me in the scandal.