Trans halinde dolaşıyor.
- He is wandering around in a trance.
Müzenin girişi nerede?
- Where is the entrance to the museum?
Girişte bir araba durdu.
- A car stopped at the entrance.
Giriş kapısı kilitli olduğu için biz eve giremedik.
- Because the entrance was locked, we couldn't enter the house.
Gelecek yıl giriş sınavlarına girmek zorundayım.
- I have to take the entrance exams next year.
Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
- It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.
- I was simply entranced by the beauty of her face.
Tom Mary'nin şarkı söylemesinden büyülendi.
- Tom was entranced by Mary's singing.
Place your bag by the entrance so that you can find it easily.
... symbolizes the entrance to the palace ...