Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
- What can't be cured must be endured.
Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.
- You have to endure a lot of hardships in life.
Onlar aynı derecede zor taleplerde bulundular.
- They made equally tough demands.
Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
- My immediate boss is tough to please.
Bu dayanıklı ve güvenilir bir araç.
- It's a tough and reliable vehicle.
Tom göründüğü kadar dayanıklı değil.
- Tom isn't as tough as he seems.
Tom gözlerini sık biçimde kapattı ve acıya dayandı.
- Tom closed his eyes tightly and endured the pain.
Göçmenler fiziksel ve ruhsal acıya dayandılar.
- The emigrants have endured physical and mental pain.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
- Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
Filin derisi çok serttir.
- The elephant's skin is very tough.
Sert bir adam gibi davranıyor.
- He acts like a tough guy.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
- Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
He toughed it out.
Keith Richards' popularity endured for decades.