to drag, pull

listen to the pronunciation of to drag, pull
English - Turkish

Definition of to drag, pull in English Turkish dictionary

draw
{f} çekmek: He drew the tray of food closer to his plate. Yemek tepsisini tabağına doğru çekti
draw
çekmek sürüklemek
draw
çekmek (su)
draw
çekmek (para)
draw
çekmek (perdeyi)
draw
ilgisini çekmek
draw
{i} çekiş

O, onun bir resim çekişini izledi. - She watched him draw a picture.

draw
{f} kazanmak
draw
{i} çekim

Manyetik bir çekimle birbirlerine çekildiler. - They were drawn to each other by a magnetic attraction.

draw
çekmek

Bu sebeple, Komite'nin Parlamento'nun Görünmez Üyeleri hakkındaki raporuna dikkat çekmek isterim. - I would therefore like to draw attention to the Report of the Committee on Invisible Members of Parliament.

O onun dikkatini çekmek için kasten mendilini düşürdü. - She dropped her handkerchief on purpose to draw his attention.

draw
ilerlemek
draw
(fiil) resmetmek, çizmek, yazmak, karalamak; çekmek, fıçıdan çekmek; yaklaşmak; germek; teşvik etmek; almak, kazanmak; ikna etmek; sorguya çekmek; keşide etmek; düzenlemek, taslağını çizmek; silâh çekmek; demlemek; devam etmek; kura çekmek, kâğıt çekmek
draw
emmek ilham almak
draw
{f} (su) çekmek
draw
silah çekmek
draw
{f} demlemek
draw
{f} karalamak
draw
{f} keşide etmek
draw
{i} çekme, çekiş
draw
{i} (piyangoda) çekiliş; kura
to pull
çekmek

Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur. - When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.

Bahçedeki yabani otları çekmek onun işi. - It's his job to pull the weeds in the garden.

English - English
draw

Lys shuddered, and I put my arm around her and drew her to me; and thus we sat throughout the hot night. She told me of her abduction and of the fright she had undergone, and together we thanked God that she had come through unharmed, because the great brute had dared not pause along the danger-infested way.

To pull
haul
to drag, pull
Favorites