O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.
- He'll have to do without a gun.
Tom benimle herhangi bir şey yapmak istiyormuş gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to want to have anything to do with me.
Sahip olduklarımızla yetinmek zorunda kalacağız.
- We'll have to make do with what we have.
Sahip olduklarınla yetinmek zorundasın.
- You have to make do with what you've got.
She says she doesn't want anything to do with him anymore.