to do, perform, imitate, move, play, to conduct or behave

listen to the pronunciation of to do, perform, imitate, move, play, to conduct or behave
English - Turkish

Definition of to do, perform, imitate, move, play, to conduct or behave in English Turkish dictionary

act
{i} eylem

Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler. - The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.

Küresel ısınmanın insan eylemlerinin sonucu olduğunu düşünüyor musunuz? - Do you believe global warming is the result of human actions?

act
(isim) hareket, davranış, amel, fiil; oyun, numara, rol, perde [tiy.]; eylem; kanun, yasa, resmi yazı; cinsel ilişki
act
{i} davranış

Onun davranışları beni rahatsız ediyor. - Her actions disturb me.

Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız. - We judge ourselves by our intentions and others by their actions.

act
{i} rol yapma, oyun
act
{i} kanun

Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır. - According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.

İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm. - Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.

act
{i} fiil
act
{i} numara

Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir - Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.

Dan hasta numarası yapmadı bile. - Dan didn't even act sick.

act
(rol) oynamak
act
yasa

Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir. - Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.

1862'de Kongre Homstead Yasasını geçirmişti. - In 1862, Congress had passed the Homestead Act.

act
etki yapmak
act
davranmak

Çocuk gibi davranmaktan vazgeç. - Quit acting like a child.

Çocuklar yetişkinler gibi davranmak isterler. - Children want to act like grown-ups.

act
sahne

Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü. - Jane saw the students acting well on the stage.

Aktris, sahne üzerinde geriye düştü. - The actress fell backward over the stage.

act
(Avrupa Birliği) hareket,iş,fiil;belge;kanun,yasa
act
insan kudretinden üstün afet
act
{f} rol yapmak, oynamak
act
{f} rol oynamak
act
{f} oynamak

Filmde oynamak ister misin? - Do you want to act in a movie?

act
{f} numara yapmak
act
(fiil) davranmak, hareket etmek; oynamak, numara yapmak, numarası yapmak,rol yapmak, rol oynamak; etki etmek; görevini yapmak
English - English
{v} act
to do, perform, imitate, move, play, to conduct or behave
Favorites