Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
O derin bir uykuya daldı.
- She fell into a profound sleep.
Bu kitap beni derinden etkiledi.
- This book profoundly impressed me.
Nehre dalmak istiyorum.
- I want to dive into the river.