to direct the eye, mind, or effort, directly to an object

listen to the pronunciation of to direct the eye, mind, or effort, directly to an object
English - Turkish

Definition of to direct the eye, mind, or effort, directly to an object in English Turkish dictionary

level
düzey

Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti. - Corporate bankruptcies continued at a high level last month.

Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir. - Her acting is on the level of a professional.

level
seviye

Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir. - While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.

Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde. - Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.

level
aynı seviyeye getir
level
aynı düzeyde
level
aynı düzlemde olma
level
muntazam
level
bir seviyede olan
level
kot
level
altitüt
level
düzlemek
level
dengeli
level
derece

Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde. - Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.

Su, deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynar. - Water boils at 100 degrees Celsius at sea level.

level
düz yer
level
düzey,v.aynı seviyeye getir: n.düzey
level
{s} seviyeli

Tom geçen yılın ders planlarını benimsedi böylece onları bu yılın daha düşük seviyeli öğrencileri için kullanabildi. - Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students.

level
{i} zemin
level
{i} düzlük, düz yer
level
{s} akılcı
level
{i} düzeç, kabarcıklı düzeç, su terazisi
English - English
level
to direct the eye, mind, or effort, directly to an object
Favorites