to direct or encourage (someone) in a particular direction

listen to the pronunciation of to direct or encourage (someone) in a particular direction
English - Turkish

Definition of to direct or encourage (someone) in a particular direction in English Turkish dictionary

point
{i}

Bir uçağa ya da helikoptere asla bir lazer işaretleyici doğrultmamalısın. - You should never aim a laser pointer at an airplane or helicopter.

Uçak kalkış noktasındaydı. - The plane was on the point of taking off.

point
{i} puan

Takımımız iki puan öndedir. - Our team is two points ahead.

Bugün Dow Jones ortalama iki puanlık artış ilan etti. - The Dow Jones average posted a gain of two points today.

point
virgül

İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız. - In English, we use a decimal point instead of a comma.

point
konu

Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam. - I can't go along with you on that point.

Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz. - We are all one on that point.

point
durum

Ben o noktada durumun tehlikesini fark ettim. - At that point I realized the danger of the situation.

Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi. - The situation has come to the point where we either sink or swim.

point
derece

Bu son derece önemli bir konu. - This is an extremely important point.

Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece. - Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.

point
üzerine çevirmek
point
noktalamak
point
göstermek

İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik. - It's bad manners to point at people.

Başkalarını göstermek kabalıktır. - It's not polite to point at others.

point
namlu
point
nitelik
point
neden

Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev. - Love your enemies, for they point out your mistakes.

Burada olmamızın nedeni ne? - What's the point of us being here?

point
çekit
point
yer

Tom Mary'nin durduğu yeri gösterdi. - Tom pointed to where Mary was standing.

Sanırım Tom bir yerde vazgeçecektir. - I assume that at some point Tom will just give up.

point
{f} uç vermek
point
ferma etmek
point
ucunu sivriltmek
point
(Askeri) NİŞAN ALMAK; TEVCİH ETMEK: Herhangi bir silahla bir hedefe nişan almak, bir silahı herhangi bir hedefe tevcih etmek
point
{f} sivriltmek
English - English
point

If he asks for food, point him toward the refrigerator.

to direct or encourage (someone) in a particular direction
Favorites