to deliver, especially in context of sin or relevant penalties

listen to the pronunciation of to deliver, especially in context of sin or relevant penalties
English - Turkish

Definition of to deliver, especially in context of sin or relevant penalties in English Turkish dictionary

ransom
fidye

Tom ve Mary kızlarının serbest bırakılması için bir fidye ödemeyi kabul etti. - Tom and Mary agreed to pay a ransom to have their daughter released.

Tom fidye ödemek için bankadan üç yüz bin dolar çekti. - Tom withdrew three hundred thousand dollars from the bank to pay the ransom.

ransom
{i} fidye ile kurtulma
ransom
{f} fidye ödeyerek kurtar
ransom
fidye ödeyerek kurtarmak
ransom
{i} fidye, kurtulmalık
ransom
{f} fidye verip kurtarmak
ransom
{f} fidye alarak serbest bırakmak
ransom
{f} fidye ile kurtarmak
ransom
{f} günahını bağışlatmak
ransom
fidye ile serbest bırakılma
ransom
{i} fidye ile kurtarma
ransom
{f} fidye karşılığı bırakmak
ransom
{i} kefaret
English - English
ransom
to deliver, especially in context of sin or relevant penalties
Favorites