Bu mektup bir yabancı damgası taşımaktadır.
- This letter bears a foreign stamp.
Gölün üstündeki buz senin ağırlığını taşımak için çok ince.
- The ice on the lake is too thin to bear your weight.
Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
- Benjamin shot a bear with a rifle.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
The jury could see he was bearing false witness.