Tartışmak için zamanımız yok.
- We don't have time to debate.
En ilişkili konuları tartışmak için zaman geldi.
- The time has come to debate the most relevant matters.
O, tartışmada uyuyor gibi yaptı.
- She pretended to be asleep during the debate.
Büyük bir tartışma değildi.
- It wasn't much of a debate.
Bunu tartışmak istemiyorum.
- I don't wish to debate this.
Bunu tartışmak istemiyorum.
- I don't want to debate this.
Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.
- In their discourse after dinner, they talked about politics.
Müzakere ne zaman gerçekleşecek?
- When will the debate take place?
Tom lisenin münazara takımına katıldı.
- Tom joined his high school's debate team.
Başkanlık münazarasını izledin mi?
- Did you watch the presidential debate?
Görüşme ne zaman gerçekleşecek?
- When will the debate take place?
Bu görüşmenin saçma seviyesine yaklaştığını düşünüyorum.
- I think this debate is getting close to the level of the absurd.
Özgürlüğün var olup olmayacağı filozoflar tarafından uzun süre tartışılmıştır.
- Whether free will exists has been debated by philosophers for a long time.
Bu konu geçmişte zaten sıcak bir şekilde tartışılmış ancak anlaşmaya varılamamıştır.
- This topic has already been hotly debated in the past, but no agreement was reached.
O, tartışmada uyuyor gibi yaptı.
- She pretended to be asleep during the debate.
Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
- The eloquent scholar readily participated in the debate.
Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.
- In their discourse after dinner, they talked about politics.
There has been considerable debate concerning exactly how to format these articles.
Well knew they both his person, sith of late / With him in bloudie armes they rashly did debate.
There was a bit of a debate over who should pay for the damaged fence.
... the lessons he learned. What you cannot debate is that it was his ideas. His ideas ...
... every social media debate has a tendency to turn into a ...