Kalabalık ile birlikte gidin.
- Go along with the crowd.
Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
- Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.
- A crowd was gathering around him.
Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
- A crowd gathered at the scene.
Luciano'nun arkasında topluluk olabilir fakat o hâlâ acemi bir çaylak.
- Luciano might have the crowd behind him, but he's still wet behind the ears.
Oyun iyi bir topluluk çekti.
- The game drew a good crowd.
Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.
- There was a crowd of students waiting in front of the library.
Muazzam bir insan kalabalığı bekledi.
- A huge crowd of people waited.
Tiyatronun girişinde bir insan kalabalığı vardı.
- There was a crowd of people at the entrance of the theater.
There was a crowd of toys pushed beneath the couch where the children were playing.
That obscure author's fans were a nerdy crowd which hardly ever interacted before the Internet age.
He went not with the crowd to see a shrine. -- Dryden.
... makes them beautiful because that's sincerely who they are. Or you look out into the crowd ...
... THE CROWD'S GETTING UGLY ...