to convey; to move; to carry or conduct

listen to the pronunciation of to convey; to move; to carry or conduct
English - Turkish

Definition of to convey; to move; to carry or conduct in English Turkish dictionary

bring
{f} getirmek

Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım? - Do I have to bring my son to your office?

Öğle yemeğini getirmek zorunda değilsin. - You do not have to bring your lunch.

bring
{f} (brought) getirmek
bring
{f} razı etmek
bring
kendine getirmek
bring
beraberinde getirmek
bring
ayıltmak
bring
{f} vermek (ceza)
bring
{f} kazandırmak
bring
icbar etmek
bring
getir

Bana dergileri getir. - Bring me the magazines.

Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir. - In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.

bring
{f} ikna etmek
bring
bring round kandırmak
bring
sevketmek
bring
doğurmak
bring
kandırmak
bring
neden olmak
English - English
bring
to convey; to move; to carry or conduct
Favorites