O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı.
- He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.
Sami, Leyla'yı tatmin etmek için her şeyi yaptı.
- Sami did everything to satisfy Layla.
Onu memnun etmek imkansızdır.
- He's impossible to satisfy.
Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek bir şey diyecektir.
- Some doctors will say anything to satisfy their patients.
Çözümün zaman alacağı konusundaki açıklaması kimseyi tatmin etmedi.
- His explanation that a solution would take time didn't satisfy anyone.
Bu Tom'u tatmin etmedi ve onlar arasındaki ilişki soğudu.
- This did not satisfy Tom, and the relationship between them cooled.
Seni karşılamak için seçildim.
- I was chosen to satisfy you.