Tom'un sesi berraktı.
- Tom's voice was clear.
idrarın ne renk; Berrak, koyu sarı, kırmızımsı veya bira gibi kahverengi mi?
- What color is your urine: clear, dark yellow, reddish, or brown like beer?
Tom ne istediğini oldukça netleştirdi.
- Tom made it quite clear what he wanted.
Tavrını net olarak belirlemelisin.
- You should make your attitude clear.
Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.
- He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!.
Meg kendi masasını temizledi.
- Meg cleared her desk.
İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
- We need a clear definition of the concept of human rights.
Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
- You had better talk as clearly as you can.
George pozisyonunu belirginleştirdi.
- George has made his position clear.
Bu mektubu kimin yazdığı belli değildir.
- It is not clear who wrote this letter.
Onun konuşma şeklinden açıkça belli olduğu için, o bir öğretmendir.
- He is a teacher, as is clear from his way of talking.
Bulutsuz bir günde Fuji dağını görebilirsiniz.
- On a clear day, you can see Mt. Fuji.
Bulutsuz gökyüzüne bak.
- Look at the clear sky.
Onun mavi gözleri açık ve parlaktı.
- His blue eyes were clear and bright.
Pazar sabahı hava parlak ve açıktı.
- It was a bright and clear Sunday morning.
Fırtınadan kısa bir süre sonra gökyüzü aydınlandı.
- The sky cleared up soon after the storm.
Aydınlanıyor gibi görünüyor.
- It seems to be clearing up.
Yolu boşaltın. Güvenli değil.
- Clear the road. It's not safe.
Programımı boşalttım.
- I've cleared my schedule.
Tom'un ayrılmak istemediği açıktı.
- It was clear that Tom didn't want to leave.
Dün tüm suçlamalardan aklandı ve serbest bırakıldı.
- He was cleared of all charges and released yesterday.
Tom'un seninle evlenmek gibi bir niyeti olmadığı aşikar.
- It's clear that Tom has no intention of marrying you.
Bekleme odası boşalıyor.
- The waiting room is clearing out.
Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.
- Clear off the shelf, and you can put your books there.
Bu, işleri açık hale getiriyor.
- That makes things clear.
O bunu daha açık hale getiriyor mu?
- Does that make it any clearer?
Mary'nin cümleleri çevrilmek için kolay ve anlaşılırdır.
- Mary's sentences are clear and easy to translate.
Ben anlaşılır biçimde düşünmüyordum.
- I wasn't thinking clearly.
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
- The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
O noktada pek emin değilim.
- I'm not too clear about that point.
Bir fincan kahve, baş ağrımı ortadan kaldırdı.
- A cup of coffee cleared up my headache.
Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.
- He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!.
Meg kendi masasını temizledi.
- Meg cleared her desk.
They said it was going to fair off later on, but it didn't.
They said it was going to fair up later on, but it didn't.
After a heavy rain, the sky cleared nicely for the evening.
The coast is clear.
Congress passed the President’s Clear Skies legislation.
He's been clearing seven thousand a week.
as clear as crystal.
clear weather, a clear day.
Stand clear of the rails, a train is coming.
Do I make myself clear? Crystal clear.
... What you want to steer clear of are the one really wacky study ...
... clear that what we're doing online today will definitely ...