to cause to spread in another part of the world

listen to the pronunciation of to cause to spread in another part of the world
English - Turkish

Definition of to cause to spread in another part of the world in English Turkish dictionary

export
dışarıya vermek
export
dışarıya aktarmak
export
(Bilgisayar) gönder
export
ihraç

Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir. - Australia exports a lot of wool.

Gizliden mal ihraç etmeye devam ettiler. - They continued to export goods secretly.

export
ihraç etmek

Kurak bir ülkeden yağışlı Avrupa'ya su ihraç etmek saf çılgınlık. - Exporting water from an arid country to the rainy Europe is pure folly.

Ne ihraç etmek istiyorsunuz? - What would you like to export?

export
ihraç malı
export
ihracat yapmak
export
{f} ihraç et

Ne ihraç etmek istiyorsunuz? - What would you like to export?

ABD'nin Çin'e ihraç ettiği başlıca ürün soya fasülyesiydi. - The top U.S. export to China was soybeans.

export
{i} ihracat

Yurtdışı gıda ihracatları tarım dayanaklarından biridir. - Overseas food exports are one of the mainstays of agribusiness.

Silah ihracatı yasaklandı. - Weapons export was prohibited.

export
ihraç etme

Malları gizlice ihraç etmeye devam ettiler. - They continued to export goods secretly.

Kurak bir ülkeden yağışlı Avrupa'ya su ihraç etmek saf çılgınlık. - Exporting water from an arid country to the rainy Europe is pure folly.

export
{f} ihraç etmek, (malı) yurtdışına satmak; dışarıya mal göndermek, ihracat yapmak
export
{i} dışsatım
export
ihraç malı/ihracat
export
{f} dışarıya satmak
export
ihraç edilen
English - English
export
to cause to spread in another part of the world

    Hyphenation

    to cause to spread in an·oth·er part of the world

    Turkish pronunciation

    tı kôz tı spred în ınʌdhır pärt ıv dhi wırld

    Pronunciation

    /tə ˈkôz tə ˈspred ən əˈnəᴛʜər ˈpärt əv ᴛʜē ˈwərld/ /tə ˈkɔːz tə ˈsprɛd ɪn əˈnʌðɜr ˈpɑːrt əv ðiː ˈwɜrld/
Favorites