Sadece kendimi suçlamak zorundayım.
- I've got only myself to blame.
Sadece kendimi suçlamak zorundayım.
- I have only myself to blame.
Hayır, kabahatin bende olduğunu düşünmüyorum.
- No, I don't think that I am to blame.
Kaza için seni suçlamıyorum, senin hatan değildi.
- I don't blame you for the accident; it was not your fault.
Suçu üstlenmeye razı oldu.
- She consented to take the blame.
Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
- Tom always tries to blame someone else for his failures.
Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
- Not only you but I also was to blame.
Senin hataların için beni suçlama.
- Don't blame me for your mistakes.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
- The two boys began to blame each other.
Tamamen masum olmadığını biliyorum, sen de suçun birazını paylaş.
- I know you're not completely innocent, you too, share some of the blame.
For knighthoods loue, do not so foule a deed, / Ne blame your honour with so shamefull vaunt / Of vile reuenge.