to breathe hard or quick; to pant; to puff

listen to the pronunciation of to breathe hard or quick; to pant; to puff
English - Turkish

Definition of to breathe hard or quick; to pant; to puff in English Turkish dictionary

blow
{f} kaçırmak (fırsat)
blow
(rüzgar) esmek
blow
çalınmak
blow
düşmek
blow
yanmak
blow
çabuk çabuk solumak
blow
sürüklemek
blow
(sigorta/vb.) atmak
blow
üf

Tom pastadaki tüm mumları üfleyip söndüremedi. - Tom wasn't able to blow out all the candles on the cake.

Mumu üfleyip söndürme. - Don't blow out the candle.

blow
{f} uçurmak
blow
{f} uçurmak; uçmak: The wind has blown off the chimney cowl. Rüzgâr bacanın külahını uçurdu
blow
{i} yumruk

O yüzüme bir yumruk attı. - He dealt me a blow in the face.

Bizi yumruk yumruğa getiren neydi? - What made us come to blows?

blow
{i} şanssızlık
blow
{f} su fışkırtmak (balina)
blow
{f} soluk soluğa kalmak
blow
{f} çarçur etmek (Argo)
blow
{i} şok

Bu beni hâlâ şok ediyor. - It still blows my mind.

blow
öttürmek
blow
{f} patlamak
English - English
blow
to breathe hard or quick; to pant; to puff
Favorites