Ama ben duş musluğunu açmak için çalıştığımda, bu siyah kabarcıklı sıvı dışarı çıktı.
- But when I tried to turn the shower faucet, this black bubbly liquid came out.
Haberleri açmak istemiyorum.
- I don't want to turn on the news.
Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
- The leaves of the trees turn yellow in fall.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
Geri dönmek zorunda kalacağız.
- We're going to have to turn back.
Geri dönmek zorundayız.
- We have to turn back.
Direksiyonu döndürmek arabayı döndürür.
- Turning the steering wheel makes the car turn.
Jane sırası geldiğinde, ve sırasını kaçırdığında çok sinirlenir.
- Jane got too nervous when her turn came, and she blew her lines.
Şarkı söyleme sırası senin.
- It's your turn to sing.
Modern bilim birçok olanaksızlıkları olanaklı hale dönüştürmüştür.
- Modern science has turned many impossibilities into possibilities.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.