Onlar yeni binada çalışmaktalar.
- They have been working on the new building.
Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- He had an accident while working.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, she had an accident.
Makineleri çalıştırmaya devam etmeliyiz.
- We have to keep the machines working.
Uluslararası Konferansta gönüllü bir çevirmen olarak çalışıyor.
- She is working as a volunteer interpreter at the international conference.
Bazı insanlar tarlalarda çalışıyorlar.
- Some people are working in the fields.
Mary tüm vaktini çalışarak geçirdi.
- Mary spent all her time working.
Tom, haftada sadece bir gün çalışarak Mary'nin o kadar çok parayı nasıl yapabildiğini anlayamadığını söylüyor.
- Tom says he can't understand how Mary manages to make so much money working only one day a week.
Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.
- I'm tired of working a nine-to-five job.
O benim iş arkadaşımdır.
- He is my working mate.
Paranın bir hükmü kalmadığında sistemin tüm işleyişi durur.
- When money ceases to have value, the entire system stops working.
Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
- On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.
- Tom currently has ten people working for him.
İşletme mastırımı bitirme üzerinde çalışıyorum.
- I'm working on finishing my MBA.
Şunu halletmek üzerine çalışıyoruz.
- We're working on getting that done.
Yeterli zamanım olduğundan emin olmak için deli gibi çalışıyorum.
- I'm working like crazy to make sure I have enough time.
a working ventilator.
a working knowledge of computers.
... We are working on it. ...
... it can do a better job than free people pursuing their dreams. And it's not working. ...