O çocuklarını boğulmaktan kurtardı.
- She saved her children from drowning.
Çocuk boğulmak üzereydi.
- The child came near being drowned.
Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
- Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
Tom küvette kendini boğmaya çalıştı.
- Tom tried to drown himself in the bathtub.