Durgun sular derin akar.
- Still waters run deep.
Sessiz bir köpekten ve durgun bir sudan sakının.
- Beware of a silent dog and still water.
Olay anımızda hâlâ tazedir.
- The event is still fresh in our memory.
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
Tom hareketsiz duruyordu.
- Tom was standing still.
Ellerinizi hareketsiz tutun.
- Keep your hands still.
Tom ve Mary çok tartışırlar ama yine de birlikte oldukça iyi geçinirler.
- Tom and Mary argue a lot, but they still get along quite well together.
Tom elinden geleni yaptı, ama yine de dersleri geçemedi.
- Tom did the best he could, but he still wasn't able to pass the course.
Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
- If it hadn't been for you, he would still be alive.
Olay anımızda hâlâ tazedir.
- The event is still fresh in our memory.
Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.
- She has a lot of faults. Still, I like her.
Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
Şimdi bundan bahsetmek için henüz çok erken.
- It's still too early to talk about this now.
Henüz karar vermedim.
- I still haven't decided yet.
Tom'un mezun olmadan önce gideceği bir ayı daha var.
- Tom still has one more month to go before he graduates.
Daha yapılacak çok iş var.
- Much still remains to be done.
Fiyatlar daha da artacak.
- Prices are going to rise still further.
Yine de, savaş bitmedi.
- Still, the war was not over.
Tom ve Mary çok tartışırlar ama yine de birlikte oldukça iyi geçinirler.
- Tom and Mary argue a lot, but they still get along quite well together.
Bazen onu yapmak hâlâ hoşuma gidiyor.
- I still like to do that sometimes.
Hâlâ senden hoşlanmıyorum.
- I still don't like you.
Sessiz bir köpekten ve durgun bir sudan sakının.
- Beware of a silent dog and still water.
Sabit diskime hâlâ format atamadım.
- I still couldn't format my hard disk.
Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.
- Sitting still he tried to put his best foot forward.
Birçok siyasetçinin sus parasını kabul ettiğine inanılmaktadır.
- Many politicians are believed to accept hush money.
Tom'un kıpırdamadan durma sorunu var.
- Tom has trouble standing still.
Oda hâlâ mezar kadar sessizdi.
- The room was as still as the grave.
Askerler sessiz kaldılar.
- The soldiers remained still.
She told me to be still. (Bana hareketsiz kalmamı söyledi.).
O hâlâ şiirler yazıyor.
- She still writes poems.
Tom on üç yaşındayken yazdığı bir şiiri hala ezbere okuyabiliyor.
- Tom can still recite a poem he wrote when he was thirteen.
Tom kusursuzca sakin durdu.
- Tom stood perfectly still.
Lütfen tamamen sakin kal.
- Please remain perfectly still.
Lechery, lechery, still wars and lechery; nothing else holds fashion.
Still waters run deep.
Tom is tall; Dick is taller; Harry is still taller.
I’m not hungry, but I’ll still manage to find room for dessert.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
Still that animal before it hurts someone.
any drop of slombring rest / Did chaunce to still into her wearie spright .
... Pictures still come pixelated. ...
... for millionaires and billionaires to reduce our deficit so we can still invest in education, ...