İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Onlar sorunlarını henüz çözemediler ama en azından onları ele alıyorlar.
- They haven't yet resolved their problems, but at least they're discussing them.
O, gönüllü olarak çalışmaya karar verdi.
- She resolved to work as a volunteer.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
- I resolved to break up with her cleanly.
İlerde ne olmak istiyorsun?
- What do you want to be in the future?
O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.
- It was tremendously exciting to be in Boston at that time.