Tom sorunun değişmez olduğunu düşündü.
- Tom considered the problem settled.
O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
- He settled down in his armchair to listen to the music.
Onlar Japonya'da yerleştiler.
- They settled in Japan.
... We've sort of settled for being well. ...
... but the debate is settled climate change is a packed ...