to be seen

English - Turkish

Definition of to be seen in English Turkish dictionary

Tom Mary ile görülmek istemiyor. - Tom doesn't want to be seen with Mary.

Onunla görülmek istemiyorum. - I don't want to be seen with him.

Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor. - Tom acts like he doesn't want to be seen with us.

Sami çıplak görünmek istemedi. - Sami didn't want to be seen naked.

Gökyüzünde görülen bir sürü yıldız vardı. - There were a lot of stars seen in the sky.

Gökyüzünde görülen çok sayıda yıldızlar vardı. - There were several stars to be seen in the sky.

Onunla görülmek istemiyorum. - I don't want to be seen with him.

Tom, Mary'yle görülmek istemiyordu. - Tom didn't want to be seen with Mary.

Onunla beraber görünmek istemiyorum - I don't want to be seen in his company.

Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor. - Tom acts like he doesn't want to be seen with us.

{f} gör

Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim. - I had never seen a panda until I went to China.

Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım. - I turned off the TV because I had seen the movie before.

Sadece ilk insanların Mars'a ne zaman varacağı zamanla görülecek. - Just when the first human beings will reach Mars remains to be seen.

Oraya zamanında gidip gidemeyeceğim yakında görülecek. - It remains to be seen if I can get there in time.

Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler. - The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.

O, evin dışına giderken görüldü. - He was seen going out of the house.

Tom Boston'u ziyaret ettiğinde Mary'yi görmüş olmalı. - Tom must have seen Mary when he visited Boston.

O daha iyi günler görmüş olmalı. - She must have seen better days.

English - English

Definition of to be seen in English English dictionary
seen: {a} perceived, beheld, skilled, versed
seen: Seen is the past participle of see. Past participle of see. the past participle of see
seen: past participle of see
seen: Versed; skilled; accomplished
seen: of See