Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
- It's good to put yourself in someone else's place now and then.
Hayallerinize paramı koymakla ilgilenmiyorum.
- I have no interest in putting my money into your dreams.
Lütfen kitabı rafa koy.
- Please put the book on the shelf.
Etinin üzerine biraz tuz koy.
- Put some salt on your meat.
Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.
- You should put something in your stomach before you go.
Kağıtları sıraya koymayı denemekten vazgeçti.
- He has given up trying to put the papers in order.
Bu kazak çıkarmak ve giymek için rahat.
- This sweater is comfortable to take off and put on.
Seni çıkarmak istemiyorum.
- I don't want to put you out.
Yangını söndürmek için birlikte çalıştılar.
- They worked together to put out the fire.
Ateşi söndürmek istiyorum.
- I want to put out the fire.
Açık söylemek gerekirse, o yanılıyor.
- To put it bluntly, he's mistaken.
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
Yanlış yaptığımız şeyi düzeltmek zorundayız.
- We have to put right what we have done wrong.
Bir soru sormak için elini kaldırdı.
- She put up her hand to ask a question.
Soru sormak istiyorsanız lütfen elinizi kaldırın.
- If you want to ask a question, please put your hand up.
Özel eşyalarımı saklamak istiyorum.
- I'd like to put my belongings away.
Her yazar açıkça yazmak için kendini okuyucunun yerine koymalı.
- Every writer, in order to write clearly, must put himself in his reader's shoes.
Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
- Tom quit writing and put down his pen.
Seni asla bir tehlikeye atmak istemedim.
- I never meant to put you in any danger.
Canlı bir ıstakozu kaynar su dolu bir kaba atmak acımasızca.
- It's cruel to put a live lobster into a pot of boiling water.
Onu arkamızda bırakmak zorundayız.
- We've got to put that behind us.
Ben geçmişi arkamızda bırakmak istiyorum.
- I'd like to put the past behind us.
Hesaba biraz para koymak istiyorum.
- I'd like to put some money into my account.
Planlar yapmak onları uygulamaya koymaktan daha kolaydır.
- It is easier to make plans than to put them into practice.
Saçımı kurulamak, makyaj yapmak ve giyinmek zorundayım.
- I have to dry my hair, put on makeup and get dressed.
Şimdi gitmek zorundayım. Eşyalarımı nereye koyduğumu gördün mü?
- I have to go now. Did you see where I put my things?
Yarın randevuma gitmek için hangi elbiseleri giymem gerektiğini düşünüyorsun?
- What clothes do you think I should put on to go to my date tomorrow?
Kendimi üniversiteye yerleştirmek için bir garson olarak çalıştım.
- I worked as a waiter to put myself though college.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Bir saati parçalara ayırmak onu monte etmekten daha kolaydır.
- Taking a watch apart is easier than putting it together.
Beni rezil etmek için çok çabaladın, değil mi?
- You've tried so hard to put me to shame, haven't you?
Bir at üzerinde para yatırmak akıllıca değil.
- It is not wise to put your money on a horse.
Bir at üzerinde para yatırmak akıllıca değil.
- It is not wise to put your money on a horse.
Bebeği yatırmam lazım.
- I have to put the baby to bed.
Masamın altına bir kilim koydum.
- I put down a rug under my desk.
Benim kahveme biraz krema koydum.
- I put some cream in my coffee.
Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.
- Sitting still he tried to put his best foot forward.
Hesaba biraz para koymak istiyorum.
- I'd like to put some money into my account.
Annem her zaman bana her ay bankaya para koymam gerektiğini söyledi bu yüzden acil bir durumda yeterli para olurdu.
- My mother always told me that I should put money in the bank every month so I'd have enough money in case of an emergency.
Odanın bu köşesinde bir sera kurmak isterim.
- In this corner of the room I'd like to put a house-plant.
Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.
- They have enough capital to put up another factory.
Tom duygularını kelimelere koyamadı.
- Tom couldn't put his feelings into words.
Düşüncelerimi kelimelere dökmem zordur.
- It's hard for me to put my thoughts into words.
Seni sıkıntıya sokmak istemiyorum.
- I don't want to put you to any trouble.
Onu bu hastaneye koymak gerekli değildir.
- It's not necessary to put him in the hospital.
Tom'u hapishaneye koymak için yapmak zorunda olduğum her şeyi yapacağım.
- I'll do whatever I have to do to put Tom behind bars.
She put her books on the table.
The old put wanted to make a parson of me, but d—n me, thinks I to myself, I'll nick you there, old cull; the devil a smack of your nonsense shall you ever get into me.
He bought a January '08 put for Procter and Gamble at 80 to hedge his bet.
When you put it that way, I guess I can see your point.
Your singing puts professional singers to shame.
- Your singing puts many a professional singer to shame.
Your singing puts many a professional singer to shame.
- Your singing puts professional singers to shame.
I don't understand why people idolize criminals.
- İnsanların suçluları neden putlaştırdıklarını anlamıyorum.
... Scientifically proven to put you into relaxation response ...
... Now, we all know that we've got to do more. And so I've put forward a specific $4 trillion ...