We inhabited Istanbul for a long time.
O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- She promised her father to be in time for lunch.
Tom'un yerinde olmak istemem.
- I wouldn't like to be in Tom's shoes.
Bu ülkede yaşayanların çoğu Sünni Müslümandır.
- In this country, most of the inhabitants are Sunni Muslims.
Hayvanlar ormanda yaşar.
- Animals inhabit the forest.