Kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.
- She burned with jealousy.
Kıskançlık olmadan sevgi yoktur.
- There's no love without jealousy.
Kıskanmak için iyi bir nedenim vardı.
- I had good reason to be jealous.
Tom'un kıskanmak için iyi bir sebebi vardı.
- Tom had good reason to be jealous.
The neighbouring towns were jealous of this honourable supremacy.
... And I think she's really jealous that I said that now. ...