Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is always honest.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
Ben namuslu bir kişiyim.
- I am an honest person.
Tom'un gerçeği söylediğine sahiden inanıyor musun?
- Do you honestly believe Tom is telling the truth?
Dürüst olmak gerekirse, daha önce bu yeri hiç duymadım.
- To be honest, I've never heard of this place before.
Dürüst olmak gerekirse, ani kararlarımdan asla pişman olmadığımı söylesem yalan söylemiş olurum.
- To be honest, I would lie, if I said that I have never regretted my sudden decisions.
Doğrusu, her gün oraya arabayla gitmenin taşınmaktan daha iyi olduğunu düşünüyorum.
- Honestly, I would think driving there daily is better than moving.
Doğrusu hepimiz biraz korktuk.
- We're all a little scared, to be honest.
Doğrusu hiçbir fikrim yok.
- I honestly have no idea.
Doğrusu, endişelenecek bir şey yok.
- Honestly, there's nothing to worry about.
Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
- I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
Gerçekten umurumda değil.
- I honestly don't care.
Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.
- Honestly, I really like you.
Bildiğim kadarıyla, o dürüst ve güvenilir.
- As far as I know, he is honest and reliable.
Eğer yanılmıyorsam, o dürüst ve güvenilir.
- To the best of my knowledge, he is honest and reliable.
an honest account of events; honest reporting.
an honest day's work.
an honest scale.
an honest dollar.
Has the prime minister been honest with us?.
... But if we're honest with each other, we'll also admit that ...
... treat me in a way that wouldn't reflect well on them in a song, if I were to be honest ...