Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
- Mount Everest is the world's highest peak.
Everest dünyanın en yüksek zirvesidir.
- Mt. Everest is the highest peak in the world.
Hisse senetleri yeni bir zirve yaptı.
- Stocks hit a new high.
Hala yüksek yerlerde arkadaşlarım var.
- I still have friends in high places.
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
- It must be nice to have friends in high places.
Bu, günümün önemli olayıydı.
- This was the highlight of my day.
İsrail, dünyadaki en önemli yüksek teknoloji merkezlerinden biri haline gelmiştir.
- Israel has become one of the most important high-tech centers in the world.
Kansas'taki en yüksek nokta nedir?
- What is the highest point in Kansas ?
Dünyadaki en yüksek nokta neresi?
- Where is the highest point on earth?
Cuma gecesi lisede bir dans olacak.
- There will be a dance Friday night at the high school.
Ben liseden beri seni görmedim.
- I haven't seen you since high school.
Tom haberi duyduktan sonra yüksekten uçuyordu.
- Tom was flying high after he heard the news.
Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.
- Could you dial for me? The telephone is too high.
Onun üst üste dört rakibini yenmesi lise takımımıza şampiyonluk kazandırdı.
- His beating four competitors in a row won our high school team the championship.
Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
- Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
- How to overcome the high value of the yen is a big problem.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
- A big title does not necessarily mean a high position.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Ben, ulusal hükümetten herhangi bir yardım almamızın çok olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's highly unlikely that we'll ever get any help from the national government.
İngiltere'de istihdam oranı rekor düzeyde.
- The UK employment rate is at a record high.
Yüksek atlamada dünya rekoru kırdı.
- She set the world record for the high jump.
Kangurular çok yüksek sıçrarlar.
- The kangaroo jumps very high.
Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
- It's high time you had a haircut.
Eroin yüksek derecede bağımlılık yapar.
- Heroin is highly addictive.
Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
- The university conferred its highest degree on him.
Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı.
- Prices have reached a 13-year high.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.
Siz ne kadar yükseğe sıçrayabilirsiniz?
- How high can you jump?
Yükseğe tırmandıkça atmosfer incelir.
- The atmosphere becomes thinner as you climb higher.
Yüksek dağın tepesinde hava incedir.
- The air is thin at the top of a high mountain.
Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
- The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.
- The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over.
Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
- Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
Milli piyangoyu kazanırsam, lüks içinde yaşayabilirim.
- If I win the lottery, I'll be able to live high on the hog.
Onlar lüks içinde yaşıyorlar.
- They're eating high on the hog.
Costs have grown higher this year again.
I certainly can't sing that high.
The note was too high for her to sing.
How high above land did you fly?.
That pill gave me a high for a few hours, before I had a comedown.
... at the difference in income between college graduates and high school graduates. But ...
... Our proportion of high school graduates has not gone up, ...